ÜST

Doğum sonrası depresyon hakkında bilmeniz gerekenler

Doğum sonrası depresyon ya da diğer adıyla postpartum depresyon yaşayan annelerin oranı hiç de azımsanacak ölçüde değil. Sadece postpartum teşhisi konulmuş ve destek alan kadınların oranı %10, varın bir de bilmeden bunu yaşayan kadınların oranını siz düşünün.

“Her kitap akılda kalmak, yeryüzünde bir iz bırakmak arzusuyla yazılır. Bu hariç. Bu kitap okunur okunmaz unutulmak için yazıldı. Suya yazı yazar gibi.” (Elif Şafak, Siyah Süt, 2007, sf.11)

“Hamilelik bir kum tanesiyse lohusalık bir okyanustur” demişti sevdiğim biri. Çok iyi bir tanımlama, hatta tanıma şunu da ekleyebiliriz. Lohusalık tekinsiz ve bol dalgalı bir okyanusta yüzmeye çalışmak gibi, kafanız bir yukarıda bir aşağıda sürekli bir debelenme hali, hem de ne zaman sonra ereceğini bilmeden. Kimi anneler okyanusta yüzmenin tadını çıkarırken kimi anneler için bu zorlu bir süreç olabiliyor ki ikisi de gayet normal.  

Doğum sonrası depresyonun nedenleri

Doğum sonrası depresyon ya da diğer adıyla postpartum depresyon yaşayan annelerin oranı hiç de azımsanacak ölçüde değil. Sadece postpartum teşhisi konulmuş ve destek alan kadınların oranı %10, varın bir de bilmeden bunu yaşayan kadınların oranını siz düşünün. Araştırmalara göre çocuğu desteksiz büyütmek (eşin ve/veya yakınlarda destek olabilecek kişilerin bulunmama hali), maddi zorluklar, zorlu bir hamilelik ve doğum süreci yaşamak, evlilikte sorunlar yaşamak, beklenmedik yaşamsal olaylar (yakın birinin kaybı, doğal afet, göç gibi) pospartum depresyonu yaşama ihtimalini artırıyor.

Aynı zamanda çok konuşulmayan ama etkilerini şiddetli biçimde hissettiren bir başka etmen anne olan kişinin kendi ailesi ve özellikle kendi annesine ilişkin duyguları ve hatta travmaları. Zira annelik ve babalık halleri aslında kişinin kendi çocukluğuna dönmesini sağlıyor ve haliyle bu dönemde yaşanan sıkıntılar (eğer bastırılmışsa) da su yüzüne çıkıyor. Bu nedenle anne-babalık eğitimlerinin yanı sıra kadınların hamileliğinden itibaren (hormonların da etkisi düşünülürse) psikolojik destek alması/alabilmesi kritik önem taşıyor.

Tabii diğer taraftan anneliğe atfedin kutsallık ve kutsanmışlık hali de kadınların yaşadığı sıkıntılar konusunda sessiz kalmasına neden oluyor ve bu durumda postpartum depresyonun teşhis edilmesi zorlaşıyor.

Pospartum depresyon nasıl anlaşılır?

Çocuk sahibi olmanın ilk evrelerine ikinci çocukluk dönemi de denebilir. Bu dönemde kadının ilgi, sevgi beklentisi artıyor. Buna, bir bebeğe bakmanın sorumluluğu da eklenince kişide özgüven eksikliği, yalnızlık ve çaresizlik hissi, kendini yetersiz ve güçsüz hissetme gibi duygular ile kronik yorgunluk, uyku bozuklukları ve iştahsızlık gibi belirtiler kendini göstermeye başlıyor. Anne bu dönemde bebeğe karşı olumlu ve olumsuz duyguların bir arada taşıyabiliyor.

Açıkçası bu belirtileri kronik depresyondan ayırmak biraz güç, kaldı ki bazı durumlarda doğum kronik depresyona kadar uzanan bir sürecin tetikleyicisi olabiliyor. Bunun ayrımı sağlıklı yapabilmek için genellikle Back Depresyon Skalası denilen bir yöntem kullanılıyor. Buna göre; son bir yıl içerisinde doğum yapmış kadınlarda görülen depresyon postpartum depresyon olarak kabul edilirken, doğumdan sonra bir yılı aşkın sürede hala devam eden depresyon belirtileri doğum sonrası depresyondan bağımsız olarak ele alınıyor.

Önüne geçebilmek için neler yapabiliriz?

Doğum sonrası depresyon ile başa çıkabilmek için yapılması gerekenler genel olarak depresyonu önlemek için yapılması gerekenlerden çok da farklı değil aslında. Öncelikle;

  • Maskelemeye çalışmadan durumu kabul etmek,
  • Bebek bakımı konusunda (ve tabii gerekiyorsa ayrıca psikolojik) destek talep etmek,
  • Kendine zaman ayırmak ve sevdiği şeyleri yapmak/yapmayı bırakmamak (kitap okumak, müzikle ilgilenmek, sinemaya gitmek ya da manikür yaptırmaya kadar her şey bu kategoride değerlendirilebilir),
  • Açık havada daha fazla zaman geçirmek, uzun yürüyüşler yapmak,
  • Spor yapmak,
  • Sağlıklı beslenmek ve uykusuz kalmamaya dikkat etmek. (“Ah neredeeee” dediğinizi duyar gibiyiz ama bebek bakımı konusunda destek aldığınız takdirde kendinize uyku zamanı da yaratabileceğinizi göreceksiniz.)

Bunların dışında; emzirmenin anne ile bebek arasındaki bağı güçlendirdiği ve depresyonu önlediği biliniyor. Ayrıca açık havaya bebeğinizle çıkabilirsiniz. O pusetinde ya da kanguruda uyurken, siz de havanın ve doğanın keyfine varabilirsiniz. Hatta sling/kanguru kullanmayı bir alışkanlık haline getirirseniz bebeğiniz kucağınızda uyurken bir yandan kitap okuyup, bir yandan kafeinsiz kahvenizin tadını bile çıkarabilirsiniz.

Dileriz ki sıkıntılar suya yazılan yazı gibi akıp gitsin hayatınızdan ve bebeğinizle geçirdiğiniz günler en kısa zamanda keyifli deneyimlere dönüşsün. Ancak bu süreçte lütfen kendinize sürekli olarak yalnız olmadığınızı hatırlatın, bunu yaşayan birçok kadın var(dı) ve hepsi bir şekilde güvenli limanlara ulaşmayı başardı. Aile ve Çocuk ile ilgili yayınlara ulaşmak isterseniz, lütfen buraya buyrun.

Ülkelerin ilginç doğum sonrası geleneklerini okumadan geçmeyin.