ÜST
kolajen üretimini

Türkiye’nin Antik Kentleri

Ülkemiz toprakları, tarih boyunca sayısız uygarlığa beşik olmuş; kentlerin, devletlerin kurulduğu, büyüdüğü, yıkıldığı yok olduğu ve yenilerinin kurulduğu dev bir medeniyet sahnesi hâline gelmiştir. Böylesine zengin bir tarihi geçmişe sahip olmak, kültürel ve sosyal hayatımıza büyük katkılarda bulunmuş; bize sayısız tarihi eser ve antik kent bırakmış. Cumhuriyetin ilk yıllarından beri titizlikle yürütülen kazı çalışmaları, yurdumuzun dört bir tarafında her biri eşsiz değere sahip kalıntılar, tarihi eserler, uygarlık izleri bulunması ile sonuçlandı. Farklı kültürlerin tarihi kayıtlarında, efsanelerinde, söylencelerinde de kendilerine yer bulan bu önemli buluntular, Anadolu Coğrafyası ve arkeolojisine olan ilgiyi, son dönemde oldukça artırdı. Yunan mitolojisinde geçen önemli karakterlerin ve hikâyelerin büyük çoğunluğuna ev sahipliği yapan kentler, ülkemiz topraklarındadır mesela. Gelin, ülkemizin ve dünyanın önde gelen antik kentlerinden bazılarını birlikte ziyaret edelim ve hikâyelerini onların dilinden dinleyelim.

Afrodisyas: Afrodit’ten Daha Güzel Bir Şehir

Kaynak: ensonhaber

Eski Yunan dilinde “Afrodit’e adanmış, Afrodit yurdu” anlamına gelen Afrodisyas, Aydın Karacasu ilçesi yakınlarında yer alıyor. Unesco Dünya Mirası listesine girerek koruma altına alınan bu kent, ülkemizin en değerli antik yerleşimlerinden biri olarak kabul ediliyor. Verimli topraklarında yapılan tarım sayesinde gelişen şehir, dönemin kültür ve sanat merkezi hâline gelmişti. Bu sayede ilerleyen heykeltıraşlık ve taş işleme sanatı, şehrin güzelliğine de yansıdı. Maalesef, önce Arap saldırıları; sonrasında ise büyük bir deprem sebebi ile şehir, terk edildi. Günümüze ulaşan kalıntıları arasında Afrodit Tapınağı, agora, tetrapylon, hamamlar ve tiyatro, en ilgi çekici olanlarıdır.

Medeniyetten ve her şeyden önce Göbeklitepe vardı. 12.000 yaşında olan Göbeklitepe’nin, dünyanın en önemli antik kalıntılarına sahip olduğu düşünülüyor.

Göbeklitepe: Tarihin Başlangıç Noktası

Kaynak: indigodergisi

İnsanların avcı-toplayıcı olarak yaşadığı düşünülen bir dönemde ileri matematik, geometri ve mimari gerektiren tapınaklar inşa etmiş; yerleşik hayata geçerek ve sürdürülebilir düzenli tarım yapmış olmalarının anlaşılması, bilim dünyasını derinden sarstı. Şanlıurfa’ya 10 km mesafede bulunan Göbeklitepe, yıllardır öğretilen klasik tarih ve arkeoloji eğitimini bir anda geçersiz kıldı ve gerçekler, yeniden yazılmaya başlandı. Dünyaca ünlü Mısır Piramitleri’nden 7500 yıl daha eski olan bu antik yerleşim yeri, hacmi 160 litreye ulaşan taş kaplarda yapılan kalıntı testleri sonuçlarına göre, bilinen ilk biranın da üretildiği yer.

Çorum: Alacahöyük Kral Mezarları

Kaynak: raillife

1935 yılında başlayan kazılar sayesinde ortaya çıkarılan ören yeri, Çorum’un Alacahöyük beldesinde bulunuyor. 4 farklı uygarlık çağını 4 katmanda muhafaza ederek sonraki nesillere sunmayı başaran antik yerleşimde Helenistik dönemden geç kalkolistik çağa kadar farklı uygarlıkların izlerini sürmek mümkün. Antik kentin en önemli eserleri arasında olan Kral Mezarları, eski tunç çağına tarihlenmiş ve bu yapıların prens ve prensesler için özel olarak hazırlanmış olduğu kanısına varılmış. Atatürk’ün emri ile Türk tarih Kurumu tarafından başlatılan Alacahöyük kazıları, ülkemizin ilk ulusal kazı çalışmalarından olması sebebi ile de önemlidir.

Antalya: Myra Antik Kenti

Kaynak: geziantalya

Antalya Demre’de bulunan antik kent, Aziz Nikolos’un burada piskoposluk yapması sebebiyle uzun yıllar popüler bir kent olmuştur. 5. yüzyılda Lykia’nın en gözde şehirlerinden olan Myra, Lykia dilinde “ana tanrıçanın yeri” anlamına gelir. Basılan ilk sikkelerinin üzerinde de ana tanrıça kabartması vardır. Sezar’ı öldüren Brütüs’ün Myra’ya gelerek asker topladığı da bilinmektedir. Demre Çayı, hem su sağlayarak onların hayat kaynağı olmuş hem de denizden gelen saldırılara karşı savunmalarını zayıflatarak sonlarını hazırlamıştır.

Denizli: Hierapolis Antik Kenti

Kaynak: hieraparkhotel

Kentte bulunan çok sayıda tapınak ve dini yapı sebebi ile kutsal şehir olarak bilinen antik yerleşim alanı, deprem kuşağı üzerinde olduğundan defalarca yıkıma uğramıştır. Helenistik Dönem’in en güzel şehirlerinden olmasına rağmen her deprem sonrasında yeniden inşa edilmesi sebebi ile mimari özelliklerini yitirerek tipik bir Roma kentine dönüşmüştür. Bizans Dönemi’nde de önemini koruyan antik kent, Hz. İsa’nın havarilerinden Aziz Philip’in burada öldürülmesi sebebi ile Hristiyanlar için de önemli bir yerleşim birimi olma özelliğini korumuştur.

İpek Yolu üzerinde bir durak noktası olması sayesinde hem ticari hem de kültürel olarak büyük gelişim gösteren şehir; tüccarlar, kervanlar, askerler, seyyahlar, maceraperestler ile dolup taşıyordu.

Kars: Ani Harabeleri

Kaynak: Kulturvarliklari

Ermenistan sınırımıza yakın; Kars’a ise 50 km mesafede bulunan Ani, “1001 Kilise Şehri” olarak bilinir. Şimdiye kadar yapılan kazı çalışmaları sonucu ancak 40 adet kilise ve dini yapıya ulaşılabilmiştir. Bagratuni Hanedanlığı, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi çok önemli uygarlıklara ev sahipliği yapan kent, dönemin en önemli kültür merkezlerinden olmuştur. En parlak döneminde nüfusunun 100 bini geçtiği düşünülen Ani, uzunluğu 4500 metreyi aşan surlar ile korunuyordu.

İzmir: Pergamon 

Kaynak: listelist

200.000 el yazması esere sahip bir kültür başkenti olan Pergamon, İskenderiye Kütüphanesi’ni geçeceği korkusu ile Mısır Kralı Epiphenes tarafından papirüs satışı yasaklanarak cezalandırılmıştı.

Ünlü Pergamon Krallığı’nın başkenti olarak 150 yıl boyunca ayakta kalan kent, mimarisi ile göz alan muhteşem bir yerleşim birimidir. “Korunaklı kale” anlamına gelen isminden ziyade, sahip olduğu saraylar, caddeler, sosyal alanlar, tiyatro, akropol, meydanlar gibi donatıları ile ünlü olan şehir, 1870’lerde Batı Anadolu demiryolu hattını döşemek için çalışan Alman mühendislerce keşfedilmiş. 200.000 el yazması eseri ile dönemin en büyük ikinci kütüphanesine sahip olan kent, önemli bir kültür birikimine de sahipmiş. Papirüs ithalatı kesilince, kurutulmuş hayvan derilerine yazan Pergamon’lular bu yeni yazı platformunun ismine de “parşömen” demiş. Fizik tedavi, şifalı sular ve otlar gibi imkânları ile de ünlenen şehir, sağlık turizmi konusunda da geniş olanaklar sunuyormuş.

Türkiye’nin kültür hazineleri ile ilgili daha fazla bilgi edinmek için Hepsi Burada’yı ziyaret edebilirsiniz.