
Nermin Yıldırım’dan Misafir: Ötekilerin Evi
“Akıl, insanın kaybetmekten utandığı bir şey. Kendi yüzü de öyle. Yüzünün aklından silinmesi, bir yanıyla yeryüzünden sessizce silinmek, halinden utanç duyan bir hayalete dönüşmek gibi.”
sayfa 58-59
Nermin Yıldırım, Misafir romanı ile “ev” kavramını yeniden tanımlıyor. Romanın geçtiği akıl hastanesini Ev olarak anlatıyor. Ailenin kutsal toprağı ile toplumun dışladıklarının çatılarını beraber kuruyor.
Paulo Coelho’nun Veronika Ölmek İstiyor, Joanne Greenberg’ün Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, Ayfer Tunç’un Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi, Gogol’un Bir Delinin Hatıra Defteri… Akıl hastanelerini, delilik hikâyelerini konu alan aklıma ilk gelen kitaplar arasında bunlar yer alıyor. Nermin Yıldırım’ın 2018 yılının Ekim ayında hep kitap etiketiyle yayımlanan romanı Misafir ise hafıza, delilik, akıl hastanesi üçgeninde okuduğum son romanlardan.
Nermin Yıldırım, Misafir romanı ile kutsal “ev” kavramını yeniden tanımlıyor. Romanın geçtiği akıl hastanesini Ev olarak anlatıyor. Ailenin kutsal toprağı ile toplumun dışladıklarının çatılarını beraber kuruyor. Toplum ile haneyi birbirine benzetiyor. Akıl hastanesinde yatan 19 yaşındaki Esin ve akıl hastanesinin hemşiresi olan 60 yaşındaki Rikkat’in gözünden bakıyoruz bu yeni yapıya, onların dillerinden dinliyoruz manzarayı. Rikkat ve Esin’in üzerinden aile ve toplumsal belleğe değiniyor Yıldırım.
Geçmiş, nostalji, kopamadıklarımız, anılarımız ve bunlardan örülü dünyayı ele alıyor kitap. Hemşirelerin abla olduğu, başhekimin ise baba diye tanımlandığı bu Ev’in tuhaf ve katı kurallarını okuyoruz. Çoğu zaman, kim içeride kim dışarıda kim hasta kim hemşire, karışıyor. Ailelerinin de etkisiyle çeşitli şekillerde ruhsal olarak sakatlanmış iki farklı kuşaktan kadının dünyaları bir noktada kesişiyor.
Ev’den kaçma şansı
Misafir’de, Esin tutsak, Rikkat ise tutsak eden olarak görülüyor ilk başta ama hikayenin öyle gelişmediğini zaman içerisinde görüyoruz. İkisinin de çocukluk ile kurdukları bağ farklı, ikisinin de “ev” olarak tanımladıkları alan farklı. Biri dört duvar arasında diğeri toplumsal normlar içerisinde tutsak kalmış kadınlar onlar. Birinin kaçma umudu ve hatta şansı varken, diğeri bu imkândan tamamen yoksun.
Romanın bir yerinde Adalı çıkıyor karşımıza. Esin ile kaçma planları yapıyor Adalı, aslında kaçmak istemiyor ama Esin’e de hayır diyemiyor. Bu kaçışın gerçekleşip gerçekleşmediğini öğrenmek için romanı okumalısınız. Bunca şeyin içerisinde başımıza gelen her şeyi olağanlaştıran ve delirmeye imkân bulamamış akıllarımızın belki de yegâne koruyucusu arkadaşlarımız. Tek kişi ya da kalabalıklar fark etmeksizin sizi yargılamadan dinleyen ve yanınızda olanlar… Nermin Yıldırım, Misafir romanı ile o evin değil, sokağın anahtarını veriyor elinize ve iktidarla değil dostlarla kurulabilecek yeni bir dünyanın, kurtarılabilecek bir aklın varlığından bahsediyor.
İçeridekiler toplumun aynası
Nermin Yıldırım, Misafir ile evin içindeki ve dışındaki insanların birbirleriyle ve iktidarla kurdukları ilişkiyi mimari üzerinden de ele alıyor. Toplumun bir şekilde “içeriye tıktıkları” hem iktidarın hem toplumun ayna görevini üstleniyor. Bir yandan gözlemlenip cezalandırılanları, diğer yandan gözetim ve denetim mekanizması üzerinden iktidarın işleyişini anlatıyor.
Hepsiburada’nın YouTube kanalı Hepsi TV’de yazar söyleşileri yapan Yekta Kopan’ın konuklarından biri Nermin Yıldırım. Romanını hangi nedenlerle yazdığını anlatıyor. Hayatının bir kısmı yurtdışında bir kısmı Türkiye’de sürekli seyahatlerle geçen yazar, aslında hem dışarıdan hem içeriden gördüğü Türkiye’yi anlatıyor. Gittikçe bulaşıcı hale gelen nostalji hastalığını, bu nostaljinin kaynaklarını ele alıyor. “Deliliğin bütün şartları oluşsa da delirmek bile mümkün değil. Bir şekilde hepimiz dünyanın misafirleriyiz. Normali anormali belirlemesi, çoğu zaman cezalandırarak tezgahtan geçirmesi bu delilik meselesini masumiyetten biraz daha uzaklaştırıyor” diyerek açıklıyor kendi gözünden delilik, delirmek meselesini.
Kendi yüzünü unutmak
Misafir’in bir diğer meselesi, hafıza. Ev’de ayna yok, insanlar kendi yüzlerini göremiyorlar. Romanın bir sahnesinde akıl hastalarından kendi yüzlerinin maskesini yapmaları isteniyor ve kimse yapamıyor. Ev’in içerisinde insanlar kimliksizleştiriliyor. Onlara sunulan sadece, birbirlerinden gördüklerini anlamlandırmak ve o uçucu hafızalarında bir süre kendilerini başkalarının gözünden görmek. Aslında bir nevi “unutmadım, aklımda” dediğimiz pek çok şeyi, durmaksızın yaşadığımız kaosun içerisinde nasıl da unuttuğumuzun hikayesi bu aynasızlık.
Nermin Yıldırım kimdir?
Nermin Yıldırım, ilk romanı Unutma Beni Apartmanı‘nı 2011 senesinde (Doğan Kitap) yayımlandı. Onu, Rüyalar Anlatılmaz (2012, Doğan Kitap), Saklı Bahçeler Haritası (2013, Doğan Kitap), Unutma Dersleri (2015, Doğan Kitap), Dokunmadan (2017, hep kitap), Misafir (2018, hep kitap) izledi. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın Yayın bölümünden mezun olduktan sonra çeşitli gazete ve dergilerde muhabir, editör ve köşe yazarı olarak çalıştı. Aylık yayınlarda yazıları yayımlandı. Misafir romanı, Berlin Film Festivali’nin edebi eserleri sinemaya taşımak amacıyla oluşturduğu Books at Berlinale kategorisi için seçilen on iki eser arasında da yer aldı.