
A119 Projesi Nedir? Projenin Amacı ve Tüm Merak Edilen Detayları
İnsanoğlu ilk olarak uzayı keşfetmeye ve yeni yaşam yerleri aramaya başladı. Daha sonra bu arayış dünyadaki ülkeler arasında rekabete ve dolayısıyla soruna neden olmaya başladı. Öyle ki uzay rekabeti soğuk savaşın bir parçası olmuştur ve günümüzde kızışarak devam eden olaylardan biri olmayı başarmıştır.
Günümüzde Uzay Rekabeti
Günümüzde NASA’nın Artemis adlı uzay aracını aya fırlatacağını duyurması ile beraber bu rekabet tekrar gündeme gelmiştir. Peki bu sorunun temel sebebi aslında nedir? Cevabı aslında çok basit; “Uzaya hakim olan dünyaya hakim olur.” Bu sözden de anlaşılacağı üzere devletler, dünyada olduğu gibi uzayda da kendi varlıklarını belli etmeye çalışıyorlar ve uzayda da var olmaya çalışıyorlar. Bu bağlamda her geçen yıl dünyanın önde gelen ülkeleri uzay harcamalarına oldukça büyük bir miktarda bütçe ayırıyor. Uzay harcamalarında yaşanan bu artış yeni bir uzay yarışının başlayacağı anlamına geliyor. Güçlü bir ekonomiye sahip ve hem dünyada hem de uzayda hakimiyetini var etmeye çalışan ülkeler arasında uzun zamandan beri uzay yarışları yaşanıyor. Öyle ki 1958’de ABD ve Sovyetler Birliği arasında meydana gelen uzay yarışı, neredeyse tüm insanlığı Ay’dan mahrum bırakacak ve yok edecekti. O dönemlerde özellikle bu iki ülke arasındaki tansiyon her anlamda giderek artmaya ve kötü bir hal almaya başlamıştı. Nükleer gücün aktif bir şekilde kullanıldığı 1900’lü yıllarda, bu iki ülke arasında yaşanan gerilim az daha çok kötü sonuçlara yol açacaktı. Proje A119, O dönemlerde eğer uygulamaya geçilseydi Dünya’nın uydusu olan Ay’ı yok etmeyi başaracaklardı.
Tarihte A119 Projesi
A119 projesinde ilk olarak 1957 yılında Harold C. Urey, kıtalararası Balistik füzelerin ve atom bombalarının Ay’a taşınmasına teklif etmiştir. Harold C. Urey’in fikri ortaya atmasının ardındaki temel neden aslında araştırma yapmaktı ve deney yapma şansına sahip olmaktı. Ona göre bu balistik füzelerin ve atom bombasının Ay üzerinde patlatılması sonuç olarak Ay’dan parçaların kopmasına ve dünyaya düşmesine neden olacaktı. Dünya üzerine düşen bu parçalar sayesinde uzay ile ilgili pek çok araştırma yapma fırsatına sahip olmuş olacaklardı. Harold C. Urey’in ortaya attığı bu fikir daha sonra pek çok kişi tarafından desteklenmeye başladı. Bu kişinin ortaya attığı fikir elbette ki henüz bir teoriydi. Bu fikrin ortaya masının ardındaki diğer en büyük neden ise o zamana dek kimsenin uzaya bir roket fırlatmayı başaramamış olmasıydı. Teknolojinin henüz günümüzdeki kadar gelişmemiş olduğu 1950’li yıllarda, uzay ile ilgili araştırma yapabilmek için Harold C. Urey bu fikri ortaya atmış ve pek çok kişi tarafından da desteklenmiştir. Ortaya atılan bu fikir ve yaşanan bu durum, 1957 yılında Sovyetler Birliği’nin dünya yörüngesine Sputnik uydusunu yerleştirmesi ile beraber değişecekti. Dünya yörüngesine yerleştirilen Sputnik uydusunun konulmasından kısa bir süre sonra, Sovyetler Birliği Sputnik-2 adlı uyduyu Dünya yörüngesine yerleştirmiştir. Bu bağlamda Sovyetler birliği ilk kez uzaya bir canlı göndermeyi başarmıştır. Dünya yörüngesine yerleştirilen bu uydu ile beraber Laika adlı küçük bir köpek uzaya gönderilmiştir.
Sovyetler Birliği’nin üst üste başarmış olduğu uzay alanında çalışmaları ve füze fırlatmaları, Amerika Birleşik Devletleri’nin bir anda uzay yarışında ikinci plana düşmesine neden olmuştur. Uzay yarışında Sovyetler Birliği’nden geri kalmak istemeyen Amerika Birleşik Devletleri, uzay alanında varlığını belli etmek ve hakimiyetini tekrar kurmak istiyordu. O yıllarda Uzay alanında hakimiyetini kurmak isteyen Amerika Birleşik Devletleri, Proje: A119 adı verilen gizli bir bilimsel araştırmayı başlattı. Mayıs 1958’de başlatılan araştırmanın ardındaki temel amaç, Ay üzerinde meydana gelecek olan bir nükleer patlamanın etkilerini belirlemek ve böyle bir patlamanın Dünya üzerinde nasıl bir etkisi olacağını gözlemlemek olmuştur. Bu etkileri araştırmak ve gözlemlemek için fizikçilerden oluşan bir araştırma ekibi kurulmuştur ve bu araştırma ekibinin başında Leonard Reiffel bulunuyordu. Kurulan bu araştırma ekibinin temel amacı Ay’daki bir patlamanın dünyadan nasıl görülebileceğini anlamak ve bir toz bulutunun Ay yüzeyinde nasıl yayılacağını modellemek olmuştur. Bu araştırma ekibi bir yılı aşkın bir süre boyunca çalıştıktan sonra nihayet Haziran 1959’da sonra raporlarını sunmak üzere hazırlandılar. Projede neredeyse sona geldiği anda nedeni hala belirsiz olan bir şeyden dolayı program rafa kaldırıldı. Günümüzde hala bu neden belirsizliğini korumakta ve kimi araştırmacılara göre projenin rafa kaldırılmasının ardındaki temel neden dünyadaki insanlar için potansiyel bir tehlike oluşturduğunun anlaşılması olmuştur. Bu teoriye ek olarak kimi araştırmacılarda projenin halk içerisinde büyük bir tepki uyandıracağının anlaşılması ile beraber son bulmuştur ya da bu projenin ileride gerçekleşecek olan ay keşiflerinde sorun çıkaracağının anlaşılması olduğunu savunmuşlardır. Sonuç olarak Amerika Birleşik Devletleri projeden vazgeçmiştir ve Proje A119 tarih boyunca asla yürürlüğe girmemiştir.
A119 Projesinin Raflara Kaldırılması
Amerika Birleşik Devletleri’nin proje a119’u rafa kaldırdıktan sonra 1958’li yılların başlarında nükleer fizikçi Yakov Borisovich Zeldovich, projedeki amacın gerçekleşme olasılığını araştırmak için Sovyetler Birliğinde E-4 projesini başlatmayı amaçladı. Neyse ki aynı şekilde Sovyetler Birliği de projenin rafa kaldırılmasını istedi ve proje asla yürürlüğe giremedi. Sovyetler Birliği’nin projeyi rafa kaldırılmasının ardındaki temel neden roketlerin patlaması ve Dünyanın yörüngesinden çıkmazsa yaşadığımız yere ne olacağı endişesi olmuştur. Sonuç olarak her iki tehlikeli projede yürürlüğe girmedi ve sadece bir teori olarak tarih kitaplarında yerini aldı. Her iki projenin de ulaşmayı hedeflediği Amaç gizemini korudu ve daha sonra hidrojen atom bombasının yaratıcısı olan Edward Teller tarafından alternatif bir fikir olarak Cebelitarık boğazının havaya uçurulması önerildi. Cebelitarık Boğazı’nın havaya uçurulması boğaz yakınında bulunan Venedik gibi birkaç kıyı ülkesinin talihsiz bir biçimde yok olmasına neden olacaktı. Boğazın havaya uçurulması iki projenin de amaçladığı sonuçların elde edilebilmesine ve sonuç olarak Sahra çölünün suya kavuşmasına olanak sağlayacaktır. Edward Teller bu fikri 4 yılı aşkın bir süre boyunca savunmaya ve diğer düşünürler tarafından onaylatmaya çalıştı. Neyse ki diğer bilim adamları tarafından Fikri onaylanmadı ve bu teoride asla yürürlüğe girmedi. Cebelitarık Boğazı’nın havaya uçurulması Dünya üzerinde büyük bir enkaza neden olacaktı ve kıyı ülkelerin dünya üzerinden tamamen silinmesine yol açacaktı. Böyle tehlikeli sonuçları bulunan bir teorinin pek çok farklı bilim adamı tarafından yürürlüğe girmemesi en nihai karar olarak belirlendi.
Özellikle 1900’lü yıllarda güçlü bir ekonomiye sahip Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği gibi ülkeler tarafından uzay yarışları başlatılmıştır. Üstelik bu ülkeler uzayda yaptıkları gelişmeler ile birbirleri üzerinde hakimiyet kurmaya çalışmışlardır. Bu bağlamda ilk olarak proje A119 fikri ortaya atılmış ve büyük bir fizik grubu kurulmuştur. Daha sonrasında ise bu fikir onay almamıştır ve sadece bir teori olarak kalmıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nin A119 projesinden sonra Sovyetler Birliği E-4 adlı bir proje başlatmıştır ve aynı şekilde ilk projenin ulaşmayı amaçladığı hedefleri elde etmeye çalışmışlardır. Neyse kim aynı şekilde Bu projede onay almamıştır ve sadece bir teori olarak kalmıştır. Bunun ardındaki temel nedenlerden biri de yaşanabilecek bu denli büyük bir patlamanın dünya üzerindeki olumsuz sonuçları olmuştur. Her ne kadar endişeler ve pek çok sorunlar ortaya çıkmasından dolayı iki projede rafa kaldırılmış olsa da daha sonra hidrojen atom bombasının kurucusu Edward Teller tarafından Cebelitarık Boğazı’nın havaya uçurulması fikri ortaya atılmıştır. Neyse ki bu fikirde aynı şekilde bilim adamları tarafından onaylanmamıştır ve yürürlüğe girmemiştir. Günümüzde teknolojinin gelişmesi sayesinde böyle tehlikeli fikirlerin yürürlüğe girmesi ortadan kalkmış ve ülkeler kendi uzay çalışmalarını kendi teknolojik sınırları dahilinde yapmaya başlamıştır.