ÜST

Cyberpunk Ne Demek? Bilimkurgu ve Teknolojinin Distopik Birleşimi

Cyberpunk, gelişmiş bilim ve teknolojiyle oluşturulmuş distopik bir gelecekteki kentlerde geçen hikayeleri içeren bir bilim kurgu alt türü olarak nitelendirilebilir. Cyberpunk dünyasında güçlü teknoloji şirketleri ve onların satın alabileceği her şeye sahip olmalarıyla birlikte, karanlık bir dünya ve her türlü yasadışı faaliyetler bulunur. Bu dünyanın çatısını ise kirli siyasetçiler oluşturur. Cyberpunk artık sadece bir tür değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı, bir felsefe ve güçlü bir alt kültür haline gelmiştir. Cyberpunk kültüründe otorite kabul görmez, ünlü markalar rağbet görmez ve herkes teknoloji hakkında bilgiye sahiptir. Hatta sokakta bulunan malzemelerle basit bir hava aracı yapmak bile mümkün olabilir.

“Siber” kelimesi, Türkçede “cyber” kelimesinin karşılığı olarak kullanılır ve teknolojiyi ifade ederken aynı zamanda bilim kurgu boyutunu da belirtir. İkinci kelime “punk” ise bu kültürdeki savaşçıları ifade eder ve onların uyumsuz, anti-kahraman, suçlu fakat vizyon sahibi karakterlerini tanımlar. Bir yanda sadece zenginlerin erişebildiği hayal edilemeyecek teknolojilerle dolu bir dünya, diğer yanda ise hayatta kalma mücadelesi veren birçok insan. Bu dünya yaratımı, türün ortaya çıktığı günden bu yana teknolojinin gelişmesiyle birlikte dünyanın evrildiği bir hali tanımlar. Gerçekten de, cyberpunk daha çok bir alt kültür olarak kabul edilmesinin en önemli nedenlerinden biri budur. Az sayıda insanın zenginleştiği, ancak çoğunluğun giderek fakirleştiği bir dünya, cyberpunk türünün beslendiği önemli sosyolojik olgulardan biridir. Cyberpunk, ortaya çıktığı günden beri teknolojinin yükselerek yaşam kalitesinin düşmesi gerçeğini anlatır. Geçmişin dinamizmini bugüne aktararak gelece zamanın kimler için şekillendirildiğini gözler önüne seren bu farkı cesurca ifade eder.

Cyberpunk kültürü nasıl doğdu?

Cyberpunk, edebi bir alt tür olarak başladığı yolculuğunda zamanla farklı sanat türlerini etkileyen bir alt kültür haline gelmiştir. Terim, Amerikalı yazar Bruce Bethke tarafından 1983 yılında yazılan “Cyberpunk” adlı kısa öykü ile hayatımıza girmiştir ancak terimin ortaya çıkışı 1983’te olsa da, daha önceden bu türe ait olduğu kabul edilen birçok eser yazılmıştır. Bilim kurgu eserlerinin aranan isimlerinden olan Amerikalı yazar Philip K. Dick’in kaleme aldığı 1968 senesinde yayımlanan ‘Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi?’ adlı roman bu türe örnek verilebilir. Bu roman sonrasında 1982 senesinde Ridley Scott yönetmenliğinde “Blade Runner” ismiyle beyaz perdeye aktarılmış. Cyberpunk türünün edebiyatta yer bulmasının ardından, 1984 senesinde kıymetli bir cyberpunk eseri olan William Gibson’ın kaleme aldığı  Sprawl serisinin ilk kitabı olan “Neuromancer” kitap ve cyberpunk severlere sunulmuş.

Bruce Sterling, Pat Cadigan, Rudy Rucker, John Shirley ve Lewis Shiner gibi yazarlar, cyberpunk türünde önemli eserlere imza atan isimler arasında yer alır. Rudy Rucker, “Cyberpunk’a başlama nedenimiz, genel anlamda bilim kurgudaki durumdan ve toplumdan hoşnutsuzluğumuzdu” diyerek türün doğuşunu açıklarken, William Gibson ise “Anti-kahramanlar için bir yer açmak istedim” sözleriyle cyberpunk kültüründeki kahramanları tanımlamaktadır. Türün yazarlarından Paolo Bacigalupi ise “Bilim kurgu 1980’lerde çıkmaz bir durumdaydı. Gelecek hem tuhaf hem de tehditkâr ve garip bir şekilde gerçekti” şeklinde ifade etmektedir. Hızla ilerleyen teknolojik gelişmeler ve artan sınıf ayrımları, cyberpunk akımının bilim kurgu çerçevesi altında anlatılmasına başlanmıştır.

Cyberpunk dünyası, daima William Gibson’ın ifade ettiği gibi, “Gelecek zaten burada, sadece eşit olarak dağıtılmamış” sözünde belirtilen olanakların varlığına odaklanırken, bu olanakların adaletsiz bir şekilde dağıtılma sorununa da yoğunlaşır. Uzun yıllardır var olan cyberpunk akımının günümüzde daha yaygın hale gelmesinin temel nedeni, bu sorunun daha da acı verici bir hal almasıdır. Bu rahatsız edici durum, bilgisizlikten kaynaklanmadığı için, sıradan nesnelerle yaratılan yüksek teknolojiye sahip insanlar üzerinden anlatılır. Cyberpunk eserlerinde buharla çalışan bir bilgisayar, atlarla çekilen bir uzay aracı, ameliyatlar için farklı bir kesme aracı, kahve makinesini çalıştıran bir yayın sistemi gibi son derece olağandışı, ancak dahilikle üretilen icatlar görülür. “Yüksek teknoloji, düşük yaşam” ifadesi tam da bu anlamı ifade eder. Eğer dünyada mevcut olan bir teknoloji varsa ve bu olanaklar eşit şekilde sunulmuyorsa, bilgi sayesinde bu teknoloji kimse tarafından gizlenemez. Bilgiye sahip olan bir dahinin, zorlu yaşam koşullarına rağmen teknoloji üretme yeteneği devam eder.

Edebiyatta Cyberpunk

Cyberpunk, edebiyatta ortaya çıkan bir alt tür olmasına rağmen, zamanla bir alt kültür sistemine dönüşerek pek çok farklı sanat türünü etkilemiştir. Cyberpunk terimi, Amerikalı yazar Bruce Bethke tarafından 1983 yılında yazılan Cyberpunk adlı kısa öykü ile hayatımıza girmiştir. Terimin girişi 1983’te olsa da, daha önce kaleme alınmış pek çok eserin aslında bu türe dahil olduğu söylenebilir. Örneğin, Philip K. Dick’in 1968’de yazdığı “Do Androids Dream of Electric Sheep?” (Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi?) romanı, cyberpunk türünün bir örneği olarak gösterilebilir. 

Edebiyattaki cyberpunk kökeninden bahsederken, özellikle Amerikan kültürünün biraz garip ve Amerika odaklı olduğunu belirtmek mümkündür. Amerika Birleşik Devletleri’nin karmaşık kültüründe, uyumsuz, yabancı, asi ve zaman zaman sapkın karakterlerin cyberpunkın temel kahramanları olması doğal bir durumdur ancak bazı yazarlar, Lewis Shiner gibi, kendilerini cyberpunk olarak adlandırmak istemezler. Bu, kendilerini bir alt kültür olarak görmek istememelerinden kaynaklanır.

1980’li yıllarda birçok örnekle güçlenen cyberpunk akımı, diğer akımlar gibi 1990’lı yıllarda etkisini kaybetmiş ve sınırlı sayıda yeni örnek ortaya çıkmıştır ancak hiçbir zaman tamamen ortadan kaybolmamış ve bugün bile cyberpunk, Richard Kadrey, Kathy Acker, Greg Egan, Kim Newman, Neal Stephenson, Jeff Noon, Jack Womack gibi yazarların eserlerinde kendini göstermeye devam etmektedir. Cyberpunk, bilinirliğini korumaya devam etmektedir.

Sinema ve Dizilerde Cyberpunk

Cyberpunk akımının sinema dünyasındaki başlangıcı, Philip K. Dick’in Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? romanından uyarlanan 1982 yapımı Ridley Scott filmi Blade Runner ile kabul edilebilir. Bu noktadan sonra farklı zamanlarda ve farklı isimlerle birçok farklı cyberpunk kitabı sinemaya ve televizyona uyarlanmıştır.

Klasik kitaplar ve bu kitaplardan uyarlanan filmler dışında, cyberpunk teması tartışmalı bir konudur. İçinde cyberpunk unsurları bulunan bir eserin tam anlamıyla cyberpunk olmadığını savunanlar olduğu gibi, tam tersini savunanlar da vardır. Bu nedenle, edebiyat, sinema ve televizyon dünyası için “bu yapımcı cyberpunk türüne aittir” demek zor olabilmektedir.

Örneğin, 1984 kitabı ve filmi, Otomatik Portakal kitabı ve filmi, Terminatör film serisi, Matrix film serisi gibi tanınmış eserler, içlerinde cyberpunk öğeleri bulundursalar da tam anlamıyla bu türe ait kabul edilmeyebilir. Bunun sebebi, daha önce bahsettiğimiz gibi, cyberpunk kültürünün isyankar ve başkaldıran doğasını tam anlamıyla yansıtamamalarıdır.

Bu tür eserler tamamen tartışmalıdır.

Oyunlarda Cyberpunk

Günümüzde oyun, sinema ve edebiyat dünyalarının etkileşim içinde olduğunu söylemek doğru. Gelişen oyun sektöründe cyberpunk etkileri gözlemleniyor. Cyberpunk 2077 gibi türe ait oyunlar dışında da cyberpunk öğeleri içeren oyunlar mevcut. Blade Runner gibi klasik eserlerden esinlenilerek oluşturulan oyunlar da var. Cyberpunk teması oyun dünyasında geç fark edildi, ancak ilgi büyük. Yakın gelecekte daha fazla cyberpunk esintisine sahip oyunlar piyasada olacak.