ÜST

Son zamanların en iyi 5 Türk kadın romancısı

Ülkemizde edebiyat en iyi zamanlarını yaşamasa da hala edebi eser üretimi konusunda birçok ülkeden iyi bir yerde olduğumuzu söyleyebiliriz.

Özellikle son yıllarda kadın yazarların sayısında bir artış gözlemlemek mümkün. İyi ki de böyle. Edebiyat dünyamıza birbirinden farklı bakış açıları kazandıran son zamanların en iyi 5 Türk romancısını kadın yazarlarımız arasından seçtik.

Latife Tekin 

en iyi

Türk edebiyatının en iyi romancılarından biri olan Latife Tekin, 1957 yılında Kayserinin bir köyünde dünyaya geldi. 9 yaşındayken ailesiyle birlikte İstanbul’a taşınan Tekin, Ortaöğrenimini Beşiktaş Kız Lisesi’nde tamamladı. 1983’te yayınlanan “Sevgili Arsız Ölüm” yazarın, Anadolu insanlarını ve köy yaşamını masalımsı bir atmosfer tadında anlattığı ilk romanıdır.

Tekin, büyülü gerçekçilik akımına da yakıştırılan bu ilk romanıyla büyük ün kazandı ve peş peşe diğer romanlarını yayınladı. Eserleri İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, Farsça ve Hollandaca gibi pek çok dile çevrilen yazar, üslubu ve yaklaşımıyla kuşağındaki edebiyatçıların önde gelen isimlerinden biri oldu.

Eylül 2019’da Erdal Öz Edebiyat Ödülü’ne layık görülen Tekin’in son kitabı 2018 yılında yayınlanan Sürüklenme’dir. Tekin, toplumsal ayrışmanın romanı olarak adlandırılan Sürüklenme adlı eserinde toplumsal konuları herkesten farklı bakış açısıyla anlatmaya devam ediyor.

İsimsiz bir anlatıcının gözünden Türkiye’de yaşanan toplumsal, bireysel ayrışma ve kopuşlar karşısında insanların birbirine tutunma çabalarına değinen kitap, toplum içinde kendine yer bulamayan, aykırı fikirler ortaya koyan, sevgi ihtiyacı içindeki gençliğin sorunlarıyla ve bu sorunların nasıl çözüleceğiyle ilgileniyor.

Ece Temelkuran

Dünya çapında tanınanen iyi yazarlarımızdan biri olan Ece Temelkuran 1973 yılında doğdu.  1993’ten başlayarak 20 yıl muhabirlik ve köşe yazarlığı yapmasının, romancılığında onu besleyen bir rolü olduğunu söylersek sanırım yanılmış olmayız. Türkiye’deki gazetecilik çalışmaları dışında The Guardian, The New York Times, Franktfurter Allgemeine Zeitung, New Statesman, New Left Review, Le Monde Diplomatique, Berliner Zeitung gibi gazete ve dergilerde makaleler yazan Temelkuran, 2007 yılında Saint Anthony’s College’ın akademik davetlisi olarak bir yıl Oxford’da bulundu.

Şiir gibi bir dille yazan Temelkuran’ın bir kadın gözünle kurduğu hikâyelerinin, özellikle kadın okuyucuları etkilemesi tesadüf değil. İçten ve samimi gelişi, kelimelerinin büyülü dili, seçtiği sözcüklerin anlam zenginliği ruhumuzu doyurmaya devam ediyor.

1996 yılında Bütün Kadınların Kafası Karışıktır ile başlayan romancılığı sırasıyla, Oğlum Kızım Devletim-Evlerden Sokaklara Tutuklu Anneleri, İç Kitabı, Kıyı Kitabı, İçeriden / Kıyıdan Konuşmalar, Dışarıdan / Kıyıdan Konuşmalar, Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita, Ne Anlatayım Ben Sana!, ‘Ağrı’nın Derinliği, Muz Sesleri, İkinci Yarısı, Kayda Geçsin, Düğümlere Üfleyen Kadınlar, Devir adlı kitaplarla devam ediyor.  Bu yıl yayınlanan Bu Da Geçer adlı kitabında Ece Temelkuran içinden geçtiğimiz çıldırtıcı gürültünün ortasında bize, sözcüklerle ferahlatan, soluk aldıran bir alan açıyor.

Seray Şahiner

1984 yılında Bursa’da doğan, ancak İstanbul’da büyüyen Seray Şahiner, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. 2011’de Marmara Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü’nden, Sinema Anabilim Dalı’nda yüksek lisans derecesi alan yazar Birgün Gazetesi’nde çalıştı.

Dönemsel olarak, garsonluk, konfeksiyonda el işçiliği ve makinecilik gibi işler yapan yazarın “Gelin Başı” isimli öykü dosyası, 2006 yılında Varlık Dergisi’nin düzenlediği Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’nde “Dikkate Değer” bulundu. 2007 yılında Gelin Başı isimli kitabı yayımlandı. Sırrı Süreyya Önder’e senaryo asistanlığı yaptı. 2008’de İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen “Yedi Tepeli Aşk” oyununda, Gelin Başı kitabında yer alan üç öyküsü sahnelendi.

2010-2011 sezonunda Gelin Başı kitabındaki öykülerden uyarlanan “İadesiz Taahhütsüz” adlı oyun, Tiyatro Boyalıkuş tarafından sahnelendi. Genç kadın yazarlarımızdan biri olan Seray Şahiner’in Kul adlı romanı, Orhan Kemal Roman Armağanı’yla ödüllendirildi ve tiyatro oyunu olarak da sahnelendi. 2011 yılında yayımlanan Hanımların Dikkatine adlı öykü kitabı ise 2012 yılında Yunus Nadi Öykü Ödülüne layık görüldü.

Şahiner’in son romanı Kul, emeği görünmez olan kadınların hayat hikâyesini anlatıyor. Başkarakteri Mercan’ın çevresinde dönen, bir çırpıda sonuna varacağınız sürükleyici bir roman Kul. Görmezden gelinen bir karakter olan Mercan’ın, var olma çabasını kadınca bir dille anlatıyor. Seray Şahiner bu romanında, edebiyatını zarifçe derinleştirirken, gözlerimizin önüne başka bir İstanbul seriyor. Sınıf meselesini bambaşka bir yerden ele alan, kentsel dönüşüm adı verilen toptancılığın zararlarını ifşa eden Kul’la, aidiyet duygusuna yeniden bakmamızı öneriyor.

Mine Söğüt

Son zamanların en iyi kadın yazarlarından bir olan Mine Söğüt, ortaöğrenimini Kadıköy Kız Lisesi’nde tamamladı. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi Latin Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi. Gazetecilik mesleğine 1990 yılında Güneş Gazetesi’nin, İnsan Hakları Servisi’nde muhabirlik yaparak başladı. Güneş Gazetesi’nin kapanmasından sonra Tempo Dergisi ve Yeni Yüzyıl gazetesinde çalıştı.

1993 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği yarışmada, Haber dalında mansiyon aldı. 1996 ile 2000 yılları arasında “Haberci” adlı televizyon belgeselinin metin yazarlığını yaptı. 1999 ile 2001 yıllarında Öküz dergisinde yazdığı yazılarla tanındı. Profesyonel gazeteciliği bırakan Söğüt, 2001-2005 yılları arasında Cihangir Postası adlı yerel bir gazetenin gönüllü editörlüğünü yaptı.

Mine Söğüt’ün ilk kitabı, dublaj sanatçısı olan Adalet Cimcoz’un hayatını anlatan bir biyografidir. İlk romanı Beş Sevim Apartmanı – Rüya Tabirli Cin Peri Yalanlarından sonra, Kırmızı Zaman adlı ikinci romanı ve Doğan Kardeş adlı kitabı yayımlandı. 2006 yılında Pınar Kür’le yaptığı “Aşkın Sonu Cinayettir” adlı söyleşi kitabı Everest yayınlarından çıktı.

2007 yılında üçüncü romanı “Şahbaz’ın Harikulade Yılı 1979” yayınlandı. 2013’ten beri Cumhuriyet Gazetesinde köşe yazısı yazmaya devam eden Söğüt, “Deli Kadın Hikâyeleri adlı kitabında, kendi aklının kıyısında gezinen, kadınlıklarını bir lanet gibi sırtlarında taşıyan, hepsi “kaybetmeye” yazgılı, içe işleyen yalnızlıklarıyla kalp burkan hayatları, varoluş kâbuslarını anlatıyor.”

Buket Uzuner

en iyi

Türk romancılığının en iyi kadın yazarlarından biri olan Buket Uzuner, Biyoloji ve Çevre Bilimi eğitimi aldı. Bu alanda, Hacettepe Üniversitesi ve ODTÜ’de, ayrıca Norveç, ABD ve Finlandiya’daki üniversitelerde çalışmalarda bulundu. Kuzey Afrika, Kuzey Amerika ve Avrupa’da uzun yıllar geçiren Buket Uzuner’in kitapları, 1992’den bu yana Türkiye’de Ulusal En İyi Satış listelerinde yer alıyor.

1980’lerde tek başına çıktığı sırt çantalı seyahatleri sırasında yazdığı Bir Siyah Saçlı Kadının Gezi Notları kitabıyla 300.000’den fazla satarak, Gezi Edebiyatı alanında “Kadın Gezgin” olgusuna dikkat çeken yazarın kitapları sekiz ayrı dilde yayımlandı.

“Balık İzlerinin Sesi” romanı ile 1993 yılında Yunus Nadi Roman Ödülü’ne lâyık görülen Uzuner, “Kumral Ada Mavi Tuna” romanı ile 1998 yılında İstanbul Üniversitesi tarafından verilen Yılın Romanı ödülünü aldı. 1996 yılında Iowa Üniversitesi tarafından onur üyeliğine kabul edildi. Yazarın 1986 yılında yayınlanan ilk kitabı “Benim Adım Mayıs” çok satan bir öykü kitabıdır.