
Yetişkinlerin Mutlaka Okuması Gereken Çocuk Kitapları
Çocuk kitabı denince akla gelen ilk kitaplar, hiç şüphesiz ki okumayı kolaylaştırarak çocukların daha hızlı öğrenmelerine yardımcı olmak için tasarlanmış birkaç yapraklı, kısa ve öz cümleler içeren fonksiyonel kitaplar oluyor. İlkokulun ilerleyen yılları için hazırlanan kitaplar ise temel okuma becerilerini kazanmış çocuklara sadece gramer bilgisi vermeyi değil; onları yavaş yavaş edebiyatın sihirli dünyasına da davet etmeyi amaçlıyor. Genellikle dünya klasikleri ya da hemen hemen tüm kültürlerde benzerleri olan geleneksel masal ve söylenceler gibi dünya çocuklarını nesillerdir büyüten eserlerden oluşan bu kitaplar, çocuklar sayesinde yıllar sonra yeniden yetişkinler ile buluşuyor.
İster uykudan önce çocuğunuza okuyun ister çocuğunuzun ne okuduğunu merak edip bir göz gezdirmek isteyin, çocuk kitapları, her yaştan insan için farklı anlamlar ve gizli mesajlar içeriyor. En sevdiğiniz romanları dahi birkaç yıl ara ile tekrar okuduğunuzda anladıklarınız, hissetikleriniz ve bunlardan yola çıkarak içselleştirdikleriniz farklılaşırken, uzun yıllar önce okuduğunuz bir çocuk kitabını günümüzde sahip olduğunuz bilgi ve tecrübelerinizle yeniden okuduğunuzda yepyeni anlamlar çıkarmanız kaçınılmaz. Diğer yandan, çocuk klasiklerinden farklı olarak, yeni nesil yazarlar tarafından yeni nesil çocuklar için yazılmış olan çocuk kitapları ise yetişkinler için yepyeni bir tür sayılır. Polisiye, macera, bilim kurgu gibi favori roman türlerinizin arasına çocuk kitaplarını da eklemek ve senede bir iki tane de olsa yeni çocuk kitapları okuyarak içinizdeki çocuğu ödüllendirmek istiyorsanız doğru yerdesiniz. Gelin, en son çocuk kitabı okuduğunuzdan bu yana neler değişmiş, birlikte bakalım.
Charlie’nin Çikolata Fabrikası – Roald Dahl
Günümüz çocukları için dünya klasiklerinin animasyon filmlerini izlemek, daha kolay ve eğlenceli olsa da klasikleri en azından bir kez orijinal versiyonundan okumanın da büyük faydası olacaktır. Hayal gücünü geliştirmek, okurken düşünmek; kahramanları, olayları ve geçtiği yerleri zihninde canlandırmaya çalışmak, çocukken kazanılacak ve hayat boyu işinize yarayacak büyük bir meziyettir. Roald Dahl’ın 1964 yılında yayımlanan kitabını çocukken okuduğunuzda Willy Wonka’nın neye benzediğini veya Charlie’nin tek seferde ne kadar çikolata yiyebileceğini düşünmüş olabilirsiniz. Yıllar sonra tekrar okuduğunuzda ise kendinizi kapitalizm, gelir adaletsizliği, bireysellik ve popüler kültür üzerine eleştiriler yaparken bulabilir; çocukluğunuzun saf ve masum günlerine doğru bir yolculuğa çıkabilirsiniz.
Küçük Kara Balık – Samed Behrengi

Kaynak: ilerihaber
İçinde yaşadığı minik gölü gözünde büyüten, dünyanın geri kalanından bihaber olan küçük kara balık, zamanla içinde biriken ve dinmek bilmeyen keşfetme isteği ile dünyayı ve kendisini anlamak, tanımak istiyor. Çocukken okunduğunda, “Eyvah kaybolacak!”, “Dur sakın gitme, annen kızar!” gibi iç sesler eşliğinde minik kalpleri heyecana sürükleyen bu eser, hemen hemen hepimizin çocukken okuduğu veya büyüklerinden dinlediği en önemli hikâyelerden. 1975 yılında ilk Türkçe baskısı yapılan kitabı bugün okuduğunuzda ise küçük kara balığımızın aslında bir devrimci olduğunu anlamanız, pek de uzun sürmüyor. Özgürlük ve adalet peşinde olan küçük kara balık, baskı ve kontrolü temsil eden uzakların bilinmezliğine yenilmeden mücadelesine devam eder. Kendini beğenmiş kurbağalar, tehlikeli balık türleri, pelikanın ağzındayken ona ihanet eden diğer balıklar… Hepsi yılları ardında bırakmış bir yetişkin için ne çok şey ifade ediyor, değil mi? Basit bir çocuk kitabı olmadığının; dil, din, ırk, yaş farkı olmaksızın insanlara ilham verdiğinin bir diğer ispatı ise bir çocuk kitabı olmasına rağmen 12 Eylül 1980 döneminde kitabın yasaklanmış olması…
Küçük Prens – Antoine de Saint-Exup

Kaynak: milliyet
Hangimiz çocukken hayal ettiği mesleği yapıyoruz? Veya hangimiz hayalini kurduğumuz hayatı yaşıyoruz? Küçük Prens, günümüzün modern kariyer standartlarına göre bakıldığında iyi bir eğitim alarak pilot olmuş; geçerli ve iyi kazançlı bir meslek edinmiş yazarımızın rüyası aslında. Her ne kadar pilot olsa da uzun yıllar öncesinden içinde kalan resim yapma arzusunun hiç beklemediği bir anda ortaya çıkışını anlatıyor. Bozulan uçağı ile zorunlu iniş yaptığı çölde gördüğü rüya, çocukluğundan beri bilinç altında taşıdığı arzularının gün yüzüne çıkmasına sebep oluyor. Çocukların kurduğu hayallerin bazen komik bazen de mantıksız olduğu tartışılmaz bir gerçek; ancak, henüz küçük olmalarına rağmen birey oldukları da asla göz ardı edilmemeli. Okurken ütopik bir dünyada yaşanan sürekleyici bir macera gibi gelse de yıllar sonra yeniden okunduğunda belki de kendi çocukluğunuzun hayalleri, kitabın sayfaları arasında yeniden beliriyor. Kaçımız, itfaiyeci olup da o kırmızı kamyonda sirenleri çalarak son hızla gitmeyi başarabildik? Kaçımız, balerin olup yatarken bile giydiği en sevdiği kıyafeti olan pembe tütüsünü ömür boyu sahnede giymeye devam edebildi?
Momo – Michael Ende

Kaynak: behance
Çocukların zaman kavramını anlaması ve öğrenmesi, oldukça uzun sürer. Soyut bir kavram olan zaman, çocuklara pek bir anlam ifade etmez. Pratik yaşamlarına devam edebilmeleri için saat, teoride ise zaman kavramını ve değerini öğretmek için kurgulanmış bir hikâye gibi görünse de Momo’nun, aslında sosyal ilişkiler üzerine yazılmış bir değerler kitabı olduğu söylenebilir. Konuşmaktan çok dinlemenin; süratten çok dinginliğin önemine vurgu yapan kitabın kahramanı olan Momo da oldukça sessiz bir dinleyici. Bu sayede herkes tarafından çok seviliyor. Yargılamayan, eleştirmeyen; insanlar sorunlarını anlatırken çözümlerini de kendi içlerinde bulmalarını sağlayarak onları mutlu eden Momo, kimsesiz küçük bir kız çocuğu… Hayatın yoğun temposu ve hızlı akışı içinde yitip giden günümüz metropol yaşantısına çok benzeyen bu yaşam biçimi, bizim de durup bir an bile olsa neler kaçırdığımızı düşünmemize sebep oluyor.