
Gerçek Hayat Hikayelerinden Esinlenen Kitaplar
Her ne kadar zengin bir dağarcık ve oldukça geniş bir hayal gücüne sahip olsalar da gerçek hayatın içinden olaylar da yazarlar için sırt çeviremedikleri konular barındırır. Yerleşik yaşama geçmemizden bu yana durmaksızın kalabalıklaşan kentler, kesişen daha fazla yol ve giriftleşen sosyal ilişkiler sayesinde daha fazla sansasyonel olayı beraberinde getiriyor. Milyonlarca insanın her yönü ile biricik olduğunu düşündüğümüzde hikâyeleri de aynı biçimde eşsiz olarak karşımıza çıkıyor. Aralarındaki tek fark, bazılarının farkındalık yaratarak ele alınması, üzerinde düşünülerek yazıya dökülmesi ve toplumun diğer bireylerine örnek olacak, yol gösterecek, akıl verecek, düşünmeye zorlayacak zihin açıcı eserlere dönüşmesi. İster bir göç hikâyesi ister cinayet isterse de aşk hikâyesi olsun, gündelik yaşamlarımızdan çıkan; ama, kaotik yaşam döngümüz sebebi ile farkına varamadığımız bu hikâyeler, yazarları tarafından âdeta cımbızla seçilerek gün ışığına kavuşturuluyor. Toplum ve birey arasındaki ilişkileri akademik olmayan bir biçimde, ama ortak akıl ve kamu mantığı ile süzgeçten geçiren eserlerin bazılarının yaprakları arasında bir yolculuğa çıkalım.
Arthur ve George – Julian Barnes

Kaynak: dailymail
Sherlock Holmes’un yaratıcısı Sir Arthur Canon Doyle, George Edgalji için yürüttüğü polisiye araştırma ile ünlü dedektifi yaratışının şans eseri olmadığını da kanıtlamış oldu.
Gazeteci ve yazar olan Julian Barnes, 1946 Leicester doğumlu ve oldukça iyi bir eğitim almış bir İngiliz. Oxford Üniversitesinden mezun ve ünlü The Oxford Dictionary’de sözlükbilimci olarak çalışmış. Ödüllü birçok roman yazmış olan Julian’ın kitapları, dilimize de çevrildi. Arthur ve George ise belki de içinde bulunduğu toplumun geçmişi ile yüzleşmesi anlamında önemli bir eser. Polisiye roman gözüyle incelendiğinde davayı almadan önce yaptığı araştırmalar ile janra uygunluğu kesinlikle övgüyü hak edereken, bu yazının odak noktası göçmenlerin İngiliz toplumu üzerindeki etkisi olacak. Romanın iki kahramanından biri olan George, Hint kökenli bir rahibin avukat olan oğlu. İngiltere’nin yıllar boyu süren sömürgecilik politikası sebebi ile elde ettiği doğal kaynaklar ve sınırsız gücün yanında göz ardı ettiği bu durum, sömürülen ülke halklarının ingiliz ana karasına yerleşerek toplum içinde yer edinme çabalarını simgeliyor. Avukat olan, ama asosyal ve içe kapanık; entegrasyon sorunları yaşayan George, icra ettiği mesleğine rağmen potansiyel suçlu muamelesi görüyor ve dönemim berbat hapisane şartlarında 7 yıl sürecek çok zorlu bir mücadelenin içine düşüyor. Diğer esas karakter Arthur ise, tabiri caizse, dönemin fenomenlerinden olan Sir Arthur Doyle… Göz doktoru, yazar, soylu, zengin ve ünlü. Ancak, tüm bunlara rağmen Arthur için işler pek de yolunda gitmiyor. Evli olmasına rağmen yaşadığı gönül ilişkileri, şöhret ve paranın yarattığı doyumsuzluk, popüler kimliği ile özünde olduğu kişi arasındaki çatışmalar, Arthur’u iyice bunaltmışken, George kapısını çalıyor. İkilinin yollarının kesişmesi ile ivme kazanan roman, Arthur’un George’a inanması ve suçsuzluğunu ispatlayabilmek için derin ve kapsamlı bir araştırmaya girişmesi ile heyecanı doruğa çıkarıyor. Henüz okumamış olanlar için sonundan bahsederek spoiler vermiş olmayalım. Ancak, roman, dönemin İngiltere’sinde görülen gerçek bir davadan yola çıkarak adaletin gerçek anlamını sorguluyor. Bizden olmayana dair önyargıların günümüz modern toplumlarında dahi olanca keskinliği ile var olduğunu düşündüğümüzde, insanoğlunun düşünsel evriminin aslında tahmin ettiğimiz kadar hızlı gelişmediğini bir kez daha anlıyoruz.
Adı: Aylin – Ayşe Kulin

kaynak: wannart
“Kimseyi kırmamak, üzmemek şartıyla, her şeyi dene. Bir gün çekip giderken, geride ne aklın kalsın, ne de senin yüzünden kırılmış bir yürek.”
En çok okunan yazarlarımızdan olan Ayşe Kulin, Bosna göçmeni bir baba ve Çerkez bir annenin çocuğu olarak 1941 yılında İstanbul’da doğdu. 1984’te yayınlanan ilk hikâye kitabı “Güneşe Dön Yüzünü” ile başlayan yazarlık serüveni, aralıksız olarak devam etti. Yazımıza konu olan Adı: Aylin ise 1997 yılında yayınlandı. Biyografik roman türünde olan eser, okuyucuları da ikiye böldü. Aylin Radomisli’nin hayat hikâyesinden yola çıkan bu romanı ve kahramanının yaşamı ile ilgili tercihlerini kabul edilemez bulanlar olduğu kadar, romanı bir çırpıda okuyarak beğenilerini sunanlar da vardı. Belki hayatın gerçeklerini yansıttığından, belki içimizde gizli olan karanlıklara ayna tuttuğundan belki de toplumsal normlar ve tabular karşısında çaresizliğimizi yeniden hatırlattığından, gergin bir hikâye olduğu tartışılmaz.
“Ben boşuna nefes tüketmişim. Sen bari tüketme. Çünkü kimse karşısındakini dinlemiyor, insan doğrularını ve yanlışlarını kendileri bulmak zorundalar.”
Aylin’in bedeninde can bulan 2 farklı karakterin çatıştığı 2 farklı hayat yolu üzerinde ilerleyen kitap, elbette yazarın kişisel hayatından da izler taşıyor. Bir yanda tıp fakültesini bitirmiş genç, güzel başarılı bir psikiyatrist; diğer tarafta ise doyumsuz, mutsuz, şımarık ve bencil bir kadın. Sayısız evlilik, bolca ihanet, farklı ülkeler, kültürler ve coğrafyalar… Elbette böyle nevi şahsına münhasır bir kişiliğin 98 yaşında yatağında eceli ile ölmesi beklenemezdi. Evinin bahçesinde temizlikçisi tarafından bulunan cesedi, ölümünün arkasındaki sır perdesini aralamaya yetmez. 53 yaşında katıldığı Amerikan Ordusu’nun gizli deneylerine kadar uzanan soru işaretleri ile kaplı ölümünün ardından dava dosyasına “garip bir kaza” yazılmış ve rafa kaldırılmış. Evliliklerinden biri, Libya’lı bir prens ile olan Aylin, saraylardan New York jet sosyetesine; oradan kamuflaj ve postal ile aldığı temel askeri eğitime kadar zıtlıkların, inadın ve hırsın vücut bulmuş hâli idi âdeta. Üstelik beşeri kartvizitinde yazan onlarca unvana rağmen bu şüpheli kazanın gerçekleştiği dönemlerde yeni bir hedef koymuştu kendine ve başaracağından da kimsenin şüphesi yoktu. Belki de sırlar perdesi arkasında kalan ölümünün asıl sebebi, diplomat olmak ve Amerikan Ordusu için çalışırken tanık olduklarını kamu yararın Amerikan toplumu ile paylaşmak istemesi idi.
Bunlar elbette çok sınırlı bir iki örnek, edebiyat dünyasının derinlerinde çok daha fazlası gizli. Biyografik roman türüne ilgi duyuyor ve daha fazlasını okumak istiyorsanız hepsiburada geniş kitap koleksiyonu ile bir tık uzağınızda.