Son yılların öne çıkan trendlerinden biri olan göçebe yaşam tarzı, özellikle bir konuma bağlı kalmamak, keşfetmek ve devamlı yeni yerler görmek isteyen yeni neslin başvurduğu çözüm yolu.

Kendisine ve çevresini keşfetmeye yeterince zaman ayıramadığını düşünen çalışan yeni nesil, bu sorunu bir konumda yaşamak yerine devamlı hareket halinde olarak ortadan kaldırmış durumda.

Peki, atalarımızın da yaşam stili olan göçebe yaşam tarzının çağımıza ayak uydurması nasıl sağlanıyor?

İhtiyaç değil, zevk meselesi

Çağdaş göçebe yaşam tarzını geçmişteki göçebe hayattan ayıran en temel nokta elbette göçlerin zorunluluklar sebebiyle değil, keyfi yapılması. Göç edenlerin amacı soğuktan ya da kuraklıktan kaçmak değil, farklı yerler görmek ve dünyayı keşfedecek zaman yaratmak…

Bu amaçla tek bir ev satın alıp tamamen oraya yerleşmek yerine dünyanın farklı köşelerinde kısa süreler yaşamayı tercih eden çağdaş göçebeler, sabitliğe direnerek coğrafyanın sınırlarını keşfetmeye odaklanırlar. Yanlarına aldıkları bir “seyahat çantasında“ bütün hayatlarını taşımak, gündelik rutinleri haline dönüşür.

Minimalizm altın kural

Devamlı hareket halinde, bir yere bağlanmadan yaşamanın bir sürü pozitif noktası var, peki negatif yanı? Bu, göçebe yaşam tarzını benimseyenler için bir süre sonra sorun yaratmayı bıraksa da yolun başında olanların bilmesi gereken bir kural: Minimalizm, yani mümkün olduğunca az eşyayla yaşamını sürdürebilmek çağdaş göçebelik trendinin doğasında var.

Göçebe yaşam tarzı aslında doğa sevgisinin ve doğaya duyulan saygının bir uzantısı olarak gelişiyor. Dolayısıyla tüketimi minimumda tutarak çevreye verilen zararı da azaltmak, göçebe yaşam tarzını benimseyenlerin rahatsız olacağı bir şey değil. Zorunlu ihtiyaçlarını her yere taşıyabildiği sürece yoksunluk çekmeyen, dev gardıroplara tutkun kişilerden değilseniz, bu durum sizin için de sorun olmayacaktır.

“Ne yardan vazgeçerim ne serden” diyorsanız Maruf Marufmarket 4’lü Vakumlu Poşet Seti ile yerden 3 kat daha fazla verim sağlayabilirsiniz.

Dijital göçebelik nedir?

Bir ofise ya da bölgeye bağlı olmak zorunda kalmamak, göçebe yaşam tarzının gerekliliklerinden biri. Pandemi dönemiyle ciddi bir kesimin tecrübe ettiği evden çalışma disiplini aslında uzun yıllardır süre gelen bir trend. Laptop ve internetin mevcut olduğu her yerde çalışabilen; dolayısıyla istediği zaman istediği yerde olabilen dijital göçebelerin sayısı gün geçtikçe artıyor.

Özellikle seyahat tutkusundan vazgeçmek istemeyen ve dijital dünyaya doğduğu günden bu yana ayak uyduran Z jenerasyonu arasında yaygın olan dijital göçebelik akımının önümüzdeki 10 yıl içerisinde giderek artması bekleniyor.

Apple Watch SE 40mm GPS sayesinde laptop’ınıza erişiminiz olmadığı yerlerde dahi ofiste gibi hissedebilirsiniz.

Emeklilik gibi; ama değil

Aslında dijital göçebelik ve göçebe yaşam tarzı kavramları, kışlarını şehirde, yazlarını doğada geçiren emeklilerin yaşamlarını az da olsa andırıyor. Ancak söz konusu yeni yaşam stilinde istediğin zaman istediğin yerde olmak demek üretime ara vermek anlamına gelmiyor.

Özellikle evlerden de çalışabileceğimizin farkına vardığımız pandemi dönemiyle beraber yazlıklara tanışmamız, şehirden uzakta denizin başında üretmeye devam edebileceğimizi görmemiz, “emekli kasabası” olarak anılan yerlerin de dijital göçebeler için bir seçenek halini almasını sağladı.