ÜST

Yeraltı Edebiyatının En İyi Örnekleri

Edebiyat dünyasında, 19. yüzyıl ortalarından 20. yüzyılın başına kadar çektiği doğum sancısının ardından yeni bir tür doğdu. Kuralları tanımayan ve bildiğini okumaktan yana olan bu asi çocuklar, özgürleşmek kaygısındaydı. Anlattıkları hikayeler alışılagelmişin dışında karanlık ve kaybedenlerden oluşuyordu. Üstelik bu türü kendine benimsemiş yazarlar dışında edebiyatın ünlü isimleri de bu akımdan örnekler vererek destekledi. Hayata ve insana dair yeni bir bakış açısı kazandıran bu türün başucunuzdan ayıramayacağınız örneklerini sizin için sıraladık.

Yeraltından Notlar basıldığı 1864 yılından beri öfke ve sessizliğin en güçlü manifestolarından biri olmuştur.

Yeraltından Notlar – Dostoyevski

İsimsiz bir kahramanın karanlık ve yalın düşüncelerini konu alan eserde Yeraltı Adamı, insanların oradan oraya koşuşan karıncalara dönüştüğü St. Petersburg’un renksiz kaldırımlarında itilip kakılırken, yaşama isteğini yavaş ama emin adımlarla mutlak bir öç isteğiyle değiştirmektedir. Yeraltı Adamı’nın bir devlet memuru olarak geçirdiği birbirine benzer günler, yanında bir türlü huzurlu hissedemediği arkadaşları ve hayattaki değişmez yalnızlığı, bıkkın bir öfke ve küçük pazarlıklarla gitgide daha fazla kararır, ta ki kendisini bir arada tutan görünmez ipler yavaşça çözülmeye başlayana kadar.

Veronika Ölmek İstiyor – Paulo Coelho

Kaynak: wikipedia

Simyacı ile tanıdığımız Coelho güçlü kalemini yeraltı edebiyatına doğru sürüklediğinde ortaya çıkan son derece leziz bir eser. Kitapta Veronika adındaki genç bir kadının, hayattan asla tat alamaması sonucu ölmek için ilaç içerek intihar girişiminde bulunması ancak kurtarılmasına rağmen vücuduna verdiği hasar yüzünden kalan son 1 haftalık ömrünü bir akıl hastanesinde nasıl geçirdiği anlatılmaktadır. İnsana, hayata ve sahip olunan değerlere farklı bir bakış açısı sunan Veronika Ölmek İstiyor zaman zaman yeniden dönmek ve hatırlamak isteyeceğiniz hikayesi ile başucu kitaplarınız arasında yerini alacak. Film uyarlaması ile de son derece ses getiren eseri önce okumayı ihmal etmeyin.

Otomatik Portakal – Anthony Burgess

Kaynak: iskultur

15 yaşında bir ergen olan Alex ve çetesinin yaşadıklarını, dünyada hüküm süren baskıcı yönetime karşı direnişlerini anlatan yazar, Alex’in sarsıntılı hayatının çerçevesinden, ilgisiz aile kavramını ve günümüz toplum yapısını eleştirir ve bunu yaparken de oldukça sert bir dil kullanır. Toplumun ahlaki açıdan yozlaştığı, iyi ve kötü kavramlarının gerçek anlamları dışında yer buldukları ve gerçek değerinden saptığı bir yapıyı işler. İletişimsizlik ve bu yeni kültür de yazarın eleştirel dilinden nasibini alır.

Dövüş Kulübü’nün sinema uyarlamasına dair yorum yapan Palahniuk, filmin finalini kitaptan çok daha başarılı bulduğunu belirtmekten çekinmez!

Dövüş Kulübü – Chuck Palahniuk

Kaynak: dr

Yeraltı edebiyatından konu açıldığında belki de akla gelen ilk isim Palahniuk. Bunun bir sebebi elbette Dövüş Kulübü’nün popüleritesi ancak sonrasında kaleme aldığı eserlerde asla geride kalmıyor. Türünün en iyi romanlarından biri olarak kabul edilen Dövüş Kulübü’nde toplum kurallarından ve dayatmalardan kurtulmanın tek yolunun fiziksel acı duyma olduğunu savunan iki adamın başından geçenler anlatılıyor. Karakter derinlikleri şaşırtıcı derecede iyi olan kitabın sonunda bulunduğunuz zeminin altınızdan kaydığını hissedebilirsiniz. Dövüş Kulübü, 1999 yılında, David Fincher tarafından sinemaya uyarlanmıştır.

Tıkanma – Chuck Palahniuk

Palahniuk, yeraltı edebiyatı konusunda gerçekten usta kalemlerden biri ve bu listede tek bir kitap ile yer alması gerçekten imkansız. Tıkanma’ya değinmeden bir başucu listesi hazırlamak mümkün değil. Kitap, son derece ürkütücü bir biçimde; “Eğer bu kitabı okumaya niyetliyseniz vazgeçin. Kendinizi kurtarın. Televizyonda mutlaka daha iyi bir şeyler vardır. Burada anlattığım şeyler önce sizi kızdıracak. Sonra her şey daha da kötü olacak,” uyarısı ile başlıyor. Gerisini siz düşünün! Tıkanma, konu itibariyle anneler ve oğulları arasındaki sevgi ve dalaşmayı, seksin bağımlılık yaratma gücünü, yaşlanma korkusunu ve Amerikan rüyasının arka sokaklarını anlatıyor. Bunu da vadettiği gibi son derece rahatsız edici bir şekilde yapıyor.

Sineklerin Tanrısı – William Golding

İyi ya da kötü öğrenilen kavramlar mı yoksa hepimizin doğasında mı vardır? Çocuklar da bilinçli olarak kötülük yapmaya yatkınlar mı? Bir adada mahsur kalan çocuklar lider olabilmek ve lider kalabilmek için en fazla ne kadar ileri gidebilirler? Cinayete bile sahne olan liderlik yolunun sonunda adadan kurtulan çocuklar gerçekte hala çocuk mudur? Cevaplanması son derece zor olan bu soruları soran William Golding, Sineklerin Tanrısı’nı 2. Dünya Savaşı’na katıldığında şahit olduğu vahşetten esinlenerek kaleme alır. Basım aşamasına gelindiğinde; moral bozucu, iç karartıcı, çocukları kötü yansıtıyor gibi yorumlara maruz kalması sebebiyle oldukça zorlansa da bu kitap ile Nobel Edebiyat Ödülü sahibi olur.

Pulp – Charles Bukowski

Bukowski olmadan bu listeyi tamamlamak çok da mümkün değil. Ününü eserlerinin yanı sıra kadınlara bakış açısına da borçlu olan yazar kadınlar hakkında son derece şaşırtıcı tanımlamalara sahiptir. Ona göre kadınlar insanın ruhunu ele geçirmek ister. Bu tavrına rağmen kadın hayran kitlesi de oldukça fazladır. Bukowski, ölümünden hemen önce yayımlanan son kitabı Pulp’ta hayatın anlamını sorgulayan bir dedektifin öyküsünü anlatır. Ölümü ensesinde hisseden dedektif Nick Belane ile birlikte “Kırmızı Kırlangıç”ın ardında zihinsel bir yolculuğa çıkarır okuyucuyu. Kitaplarını kendi hayatını aktardığı bir araç gibi kullanıp kullanmadığı hala tartışma konusu olan Bukowski bu kitabını anlatmak için, “dünyanın neredeyse tümü kafayı yemişti, geri kalanlar ise öfke içinde yaşamaya çalışıyorlardı” diyerek okuyucuyu meraklandırmaktan geri kalmaz.

Başucu listenizi bir an önce oluşturmak için buradan Hepsiburada’daki seçkiyi ziyaret edebilirsiniz.