Maya Klasik Edebiyat Set 2 - 5 Kitap Takım
12 Yıllık Esaret
İnanılmaz Bir Trajedi, Olağanüstü Bir Mücadele
Bu unutulmaz otobiyografik eser, en iyi
film dalında Oscar, Altın Küre ve Bafta ödüllerine sahip “12 Yıllık Esaret”
filminin dayanak noktasıdır. New York’ta özgür bir insan olarak doğup büyüyen
Solomon Northup’ın gerçek hikâyesidir.
Northup kuzeydeki evinde, kendisini çok
seven karısı ve çocuklarıyla birlikte mutlu bir hayat sürmektedir. Sonra bir
gün içkisine ilaç katılır, kaçırılır ve Güney’deki köle tacirlerine satılır.
Okuyacaklarınız, yazarın on iki yıl
süren zorlu kölelik döneminin kendi ağzından gerçek bir anlatımıdır. Northup’ın
sıradışı serüveni; umudu, azmi ve en zor anlarda bile pes etmemenin önemini
anlatıyor.
12
Yıllık Esaret’i ilk okuduğumda, Anne Frank’in günlüğünü ilk kez okurken
hissettiklerimin aynısını hissettim ve bu kitabın neden herkesin kitaplığında
bulunmadığını merak ettim. Bana göre gerçek bir klasik. –Steve McQueen, 12 Yıllık Esaret filminin
yönetmeni
Dehşet
verici ve sürükleyici, aynı zamanda ilham veriyor. Northup bize, toplumdaki
özgürlüğün kırılgan doğasını hatırlatıyor. –Henry Louis Gates, Jr, Edebiyat Eleştirmeni
Beyaz Muhafız
“Her
şey bir gün sona erecek: çekilen çileler, yaşanan acılar, kan, açlık ve ölümcül
hastalıklar. Kılıç da bir gün bu dünyadan yok olup gidecek fakat varlığımızın
ve eylemlerimizin gölgesi yeryüzünden silindikten sonra bile yıldızlar aynen
kalacak. Bunu bilmeyen tek bir insan bile yoktur. O halde, neden gözlerimizi o
yıldızlara çevirmiyoruz? Neden?”
1918
ile 1923 yılları arasında Ukrayna’da patlak veren iç savaş 15 milyon Rus’un
hayatına mal olur. Mihail Bulgakov’un yarı otobiyografik ilk romanı Beyaz Muhafız, Ukrayna’nın başkenti Kiev’de
yaşayan ve kendilerini bu kaotik iç savaşın ortasında bulan Turbin ailesinin
hikâyesini anlatır.
Bulgakov, Turbinlerin yaşadığı kişisel
kayıp ve etraflarını çevreleyen sosyal karmaşa ekseninde devrimin; ve sosyal,
ahlâki ve siyasi yaşamda ortaya çıkan belirsizliklerin meydana getirdiği
varoluşsal krizlerin harikulade bir portresini ortaya koyar. Yüzyılın başında
Rusya’daki hayatı paramparça etmiş acımasızlıkla okuyucuyu yüzleştirirken, öte
yandan yok olma tehdidi ile karşı karşıya kalan Turbinlerin insanlıklarını
korumak için kullandıkları sıra dışı yöntemleri de gözler önüne serer.
Bulgakov’un
bu romanı, bir ailenin hayatı üzerinden o dönemin toplumunu derinlemesine
anlatan ve Tolstoy’un Savaş ve Barış’ı ile
benzerlikler taşıyan bir Rus klasiği.
Cehennem
Cehennem, bireyin kendi aklı dışındaki bilginin elde edilemez
olduğu fikrini savunan solipsizm felsefesinin muhteşem bir şekilde
incelemesidir. Solipsizm, dış dünyanın ve diğer insanların uslarının
varlığından asla emin olunamayacağı tahmininde bulunur. Hikaye, odasında bir
delik açarak dış dünyayı inceleyebileceği bir manzaraya sahip olan isimsiz bir
adamın peşinden şekillenmektedir. Sevgiyi, ölümü, yasak ilişkileri ve doğumları
gözetler. İnsan deneyimlerinin ve duygularının yabancılığına sinsice şahit
olurken tüm gördüklerinin felsefi imalarını gözden geçirir.
Bazıları
tarafından röntgenciliğin sarsıcı bir çalışması olarak görülen Cehennem, aslında solipsizm felsefesinin derin bir
incelemesidir.
Sanşiro
Modern Japon romanının en önemli
temsilcilerinden Natsume Sōseki’nin ince mizah ve sonsuz masumiyetle örülü bu
romanı, 23 yaşındaki Sanşiro’nun yaşadığı küçük yerden ayrılıp üniversite için
Tokyo’ya gitmesiyle başlıyor. Şehrin kalabalığı, yeni insanlar, akademik
çevreler ve hepsinden önemlisi kadınlar arasında Sanşiro, yaşamını
zenginleştirmenin yollarını arıyor.
Sanşiro, ilk aşk, gelenekler, modernleşme ve yaşlılığın
alaycılığına karşı gençliğin idealizmini anlatırken, arka planda da dönemin
sosyal ve kültürel yapısına getirdiği eleştirileri okuruna sunuyor.
Ondan fazla roman ve öykü kitabı olan ve
hemen hemen hepsi başka dillere çevrilen Natsume Sōseki, Japonya’nın
modernleşme yolunda büyük adımlar attığı Meiji döneminin en önemli
yazarlarından biridir.
Sanşiro, benim en sevdiğim kitaplardan
biri. -Haruki Murakami
Gönül
İki isimsiz karakter arasında gelişen
incelikli ve dokunaklı dostluğun hikâyesi…
Genç bir üniversite öğrencisi, tatil
yerinde tanıştığı ve “hocam” diye söz ettiği adamla günden güne güçlenen bir
dostluk kurar. Yıllardır taşıdığı sırrın ağırlığıyla kendini dış dünyaya ve
hayata kapatan hoca, yavaş yavaş genç dostuna içini dökmeye başlar. Natsume
Soseki, bu iki karakterin ilişkisini ve gencin hocasını anlama çabasını
anlatırken yirminci yüzyılın başlarında Japonya’da gerçekleşen kültürel
değişimin sonucunda doğan kuşaklar arası farklılıklara da ışık tutuyor.
Dostluklar, aile ilişkileri ve insanı
ebedi yalnızlığından kurtarabilecek her şeyi irdelerken insanoğlunun karmaşık
ruhsal durumuna unutulmayacak bir incelikle yaklaşıyor.
Natsume
Soseki, modern Japon romancılığının sembol ismi.
-
Haruki Murakami