Emperyalizmin, kapitalizmin “son aşaması” olduğu veya başka bir deyişle “geberen kapitalizm” olduğu tespiti, bundan yaklaşık 120 yıl kadar önce yapıldı. Bu tespitler, bir tarihi döneme ilişkin stratejik tanımlamalardı.
Sonrasında Dünya, iki paylaşım savaşı yaşadı. Ardın-dan Sosyalist devletlerin varlığının, kapitalist devletleri sosyal politikalar uygulamaya zorladığı bir refah dönemi geldi. Sovyetler Birliğindeki sistemin taşlaşması, yozlaşması ve çökmesi de, kapitalist-emperyalist sistemin ömrünü uzatmasına katkıda bulundu.
Şimdi yeni bir dönemin eşiğindeyiz. Dünyamız, Bölgesel Birlikler Çağı’na adım atıyor. Başka bir tanımlamayla, “Çok kutuplu dünya”… insanlığın neoliberal kapitalist sistem ile gideceği bir yol kalmadı. Hem Dünya’da, hem Türkiye’de değişim talebi, bu talep doğrultusunda mücadele ve kazanılan başarılar, artık herkesin görebildiği somut gerçeklikler durumunda.İşte böyle dönemlerde birey olarak “devrimci”, tarihi rolünü oynar. Değişim isteyen ve bunun için mücadeleye hazır hale gelen topluma önderlik etmek, “devrimci”nin tarihi görevidir.